bugün
- 22 nisan 2024 sivasspor fenerbahçe maçı33
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi16
- akp seçmeni8
- sivasspor'a verilen penaltı25
- trollerin karışması8
- bülent uygun10
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü20
- fenerbahçe13
- anın görüntüsü20
- sinemaların batma aşamasına gelmesi20
- sözlük yazarlarının pankekleri13
- yoga eğitmeni uzun boylu motorcu şamatacı erkek9
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı8
- profesyonel fotoğraf makinası tavsiyeleri10
- patiswiss15
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi13
- inmesi binmesinden daha zor olan şeyler14
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı13
- stanleywhite10
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı9
- junkman8
- siklememenin getirdiği huzur9
- icardi190511
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması8
- yazarların en rum özelliği11
- galatasaray9
- bakire misin diye soran erkek12
- xdearm8
- johnny bellington18
- nihavend longa11
- icardi1905'in adam gibi adam olması15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar9
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- binali yıldırım'ın servet15
- mersinden kıbrısa yüzmek12
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı9
- sözlükte fake alacak kadar ezik olmak8
- güzel kızların size abi demeye başlaması11
- arda güler9
- türk kızlarının zenci sevdası13
- susmayan durmayan israile gemi ticareti8
- bir insan sizi ne kadar kırabilir13
- şu anda çalan şarkı11
- sevgili kendim12
- afrika ülkeleri ve türkiyedeki enflasyon oranları29
- abberline tarzı saçma sapan başlıklar açmak8
- icardinin bir haftada 600 üzeri entry girmesi8
- ekşi sözlük14
- türk kızlarının beğendiği erkek tipi16
- bir kadına yaklaşıp adres sormak9
entry'ler (64)
son dönemde özünü reddeden, ne yapmaya çalıştığı anlaşılamayan oluşum
ülkücü harekete çok emeği geçmiş bir kerdeşimizdir. allah razı olsun
"seni sikiyim mi? yoksa sen bi vibratör alır mısın?
sen benim iki kelime ingilizce bildiğimi nerden biliosun amına kodumun lavuğu..
onuı bilsen bilsen sen bilirsin, porno izlerken öörenmişindir, abaza."
imza: hateeternal
sen benim iki kelime ingilizce bildiğimi nerden biliosun amına kodumun lavuğu..
onuı bilsen bilsen sen bilirsin, porno izlerken öörenmişindir, abaza."
imza: hateeternal
"heeeeeee...........
biskime yaramayan sözlüğe kasıp ntrymi girecem...
uludağın amuaa goyyimm.." imza: hateeternal
not: mesajlar kayıtlıdır
biskime yaramayan sözlüğe kasıp ntrymi girecem...
uludağın amuaa goyyimm.." imza: hateeternal
not: mesajlar kayıtlıdır
zavallı ezik insanlardır. öğrendikleri iki kelime ingilizceyle fuck yeah, madıfakı gibi acaip olaylara girerler. yazıktır, acıyınız, gördüğünüz yerde besleyiniz.
(bkz: hateeternal)
(bkz: hateeternal)
küfürlerini bile ingilizce yazma arzusu duyan bir garip ademoğlu
ekşi sözlük açılır. beğenilen entryler copy paste yardımıyla uludagsozluğe aktarılır. en ufak bir eleştiride küfür edilir, saçmalanır. hastalıklı bir tatmin duygusu yaşanır
edit: bir de fuck yeah gibi fantastik ingilizce küfürler kullanılırsa tadından yenmez
edit: bir de fuck yeah gibi fantastik ingilizce küfürler kullanılırsa tadından yenmez
nedense burada da bulunma zorunluluğu hisseden bir ekşi sözlük yazarıdır. orda uçurulma korkusundan yapamadığı şeyleri burda yaparak tatmin olmaya çalışan bir zavallıdır.
sözle mücedele edemeyip saçmalamaya başlayınca dededen kalma küfürlerden medet uman insan, insanımsı...
(bkz: hateeternal)
(bkz: hateeternal)
kendisine klon diyen küfürbazları kimin, neyin klonu olduğunu ispata davet eden kişidir
"salaksın.
başka bir lşey değil.
götünde şeyhler bomba patlatınca da yalan dersdin
siktimin amcık kafası
Cevap Yaz | Sil | 18 Ocak 2006, Çarsamba"
bu kadar bi adam...
başka bir lşey değil.
götünde şeyhler bomba patlatınca da yalan dersdin
siktimin amcık kafası
Cevap Yaz | Sil | 18 Ocak 2006, Çarsamba"
bu kadar bi adam...
dava arkadaşlarımın her yere yazarak beni gururlandırdıkları slogan. helal olsun...
1700 yılında Giritte doğan Ahmed Resmi Efendi, Osmanlı Devlet adamı ve tarihçisidir. istanbul'daki Reisülküttablardan Tavukçubaşının damadı Mustafa Efendinin yanında yetişti ve daha sonra onun damadı oldu. Devlet hizmetine girerek bazı görevlerde bulunan Ahmed Resmi Efendi, Sadrazam Ragıb Mehmed Paşa tarafından, Sultan Üçüncü Mustafanın tahta geçişini bildirmek üzere Şıkk-ı sani defterdarlığı payesi ile elçi olarak Avusturyaya gönderildi. Çeşitli elçiliklerde bulunmaya devam eden Ahmed Resmi Efendi cavuşbaşı, madbah, tersane emini, rüznamçeci oldu.
Avrupayı yakından tanıyan Ahmed Resmi Efendi, 1771 yılında sadaret kethüdalığına getirildi. Küçük Kaynarca Antlaşması görüşmelerine de katılan Ahmed Resmi Efendi, 31 Ağustos 1783 tarihinde vefat etti. Üsküdar'da Karacaahmed mezarlığına defnedildi.
Avrupayı yakından tanıyan Ahmed Resmi Efendi, 1771 yılında sadaret kethüdalığına getirildi. Küçük Kaynarca Antlaşması görüşmelerine de katılan Ahmed Resmi Efendi, 31 Ağustos 1783 tarihinde vefat etti. Üsküdar'da Karacaahmed mezarlığına defnedildi.
Şavşat 1858 - Çıldır 1952
Milli Mücadeleci öncülerinden...
Şavşatın Yukarı Koyunlu köyünde doğdu. Saçlı lakabı ile tanınan Hüseyin Efendinin oğludur. Uzun süre Şavşat kadılığı yapmış olup milli mücadele ruhunun olgunlaşmasında çaba harcamış bilgin bir kişidir. Kurtuluştan sonra Çıldır müftülüğüne atanan Vehbi Efendi, ömrünün sonuna kadar bu görevi yürüttü. 1952 yılında burada öldü
Milli Mücadeleci öncülerinden...
Şavşatın Yukarı Koyunlu köyünde doğdu. Saçlı lakabı ile tanınan Hüseyin Efendinin oğludur. Uzun süre Şavşat kadılığı yapmış olup milli mücadele ruhunun olgunlaşmasında çaba harcamış bilgin bir kişidir. Kurtuluştan sonra Çıldır müftülüğüne atanan Vehbi Efendi, ömrünün sonuna kadar bu görevi yürüttü. 1952 yılında burada öldü
Karaman'da Sivrihisar kazasına bağlı Çendere köyünden, Ali adlı bir kişinin oğluydu. Asıl adı Halil olup, Kara ve Karaca lakabıyla, vezirliği sırasında da Hayreddin ünvanı ile anılmıştır. Osman Gazi'nin son yıllarında Orhan Beyin, babasına vekalet ettiği tarihlerde Şeyh Edebali'nin tavsiyesiyle Bilecik kadısı oldu. Kara Halil Efendinin bu kadılığı sırasında gerçekleştirdiği en önemli hizmet, muntazam bir askeri ocak olan "yaya" teşkilatını düzenlemiş olmasıdır. Çandarlı Kara Halil Paşa, iznik'în fethinden sonra Orhan Gazi tarafından iznik kadısı tayin edildi. 1348'de devletin yeni merkezi Bursa'ya kadı oldu. Sultan Murad Hüdavendigar'ın tahta çıkmasından sonra, kendisine en yüksek şer'i ve hukuki bir makam olarak yeni ihdas edilen, kazaskerlik görevi verildi. Bundan sonra kazaskerlerin padişahla birlikte seferlere katılması kanun haline geldi. Acemi Ocağı ile Yeniçeri Ocağı'nın kurulması da Kara Halil Efendi'nin bu hizmet döneminde gerçekleşti. Ayrıca Karamanlı Molla Rüstem ile birlikte Osmanlı maliyesinin teşkilatlanmasında önemli rol oynadı. ilk defa vezirlikle birlikte beylerbeyi, yani ordu kumandanlığı görevini de bir arada yürüttü. Halil Hayreddin Paşa daha sonra Selanik, Manastır ve Ohri şehirlerini de ele geçirdi. Arnavut prensleri arasındaki mücadeleler sırasında Osmanlı orduları 1386'da Kroya ve işkodra'ya kadar ilerledi. Ancak Sultan Murad Hüdavendigar'ın, Halil Hayreddin Paşa'yı Balkanlar'da bırakıp, oğlu Ali Paşa ile birlikte Karamanoğlu seferine çıkmaya hazırlandığı sırada, Halil Paşa'nın Yenice-i Vardar'da hastalandığı kısa bir süre sonra da Serez'de öldüğü haberi geldi. Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa iyi bir teşkilatçı ve devlet adamı olmasının yanında hayır işleriyle de ilgilendi.
1526 yılında istanbul'da doğdu. Asıl adı Mahmud Abdülbaki'dir. Çıraklık yaptı. Güçlü okuma isteği sonucu medrese öğrenimini tamamladı. Zamanının ünlü şair ve bilim adamlarıyla görüştü. Onlardan dersler aldı. Zâtî'nin dikkatini çekti. 18-19 yaşlarında iken artık ünlü bir şair olmuştu. Medrese öğrenimini bitirdikten sonra istanbul medreselerinde müderrrislik yapmaya başladı. Kadılık yaptı. Anadolu ve Rumeli kazaskerliklerinde bulundu. Şeyhülislâm olmak arzusuna bir türlü ulaşamadı. Bâkî, klasik şiirimizin en büyük şairlerinden biridir. Osmanlı imparatorluğunun muhteşem devirlerine yakışan muhteşem bir şiirin şairi oldu. Şiirinde felsefî düşünüşlere de yer verdi. Şairlerin Sultanı olarak anıldı. Çeviriler yaptı.1600 yılında öldü.
Tezkireci, kadı, yazar ve divan şairidir.1520 yılında Prizren'de doğdu.Bağdat'lı bir ailenin çocuğudur.Bursa'da Mahkeme katipliği, 1541-1546 yılları arasında Emir Sultan Vakfı mütevelliği (yöneticiliği) yaptı. Bu görevden alınınca 1546 yılında istanbul'a döndü.istanbul'da Mahkeme katipliği, Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin fetva katipliğini ve kadılık yaptı.Üsküp'te kadı iken 1572 yılında 52 yaşında vefat etti. Üsküp'teki türbesine gömüldü.
Eserlerinden bazıları:Meşair üş Şuara, Şekayık ün Numaniye (zeyl), Divan
Eserlerinden bazıları:Meşair üş Şuara, Şekayık ün Numaniye (zeyl), Divan
Germiyanlı olarak bilinmektedir. Kütahya'da kadılık yaptı. Önce Emir Süleyman'ın sonra da Mehmet Çelebi'nin himayesine girdi.1421 yılında öldü. Bursa'da öldüğü sanılmaktadır.
ESERLERi
Çengnâme ve Tezkiretü'l-Evliyâ adlı kitaplarıyla ün yaptı. Türkçe ve Farsça Dîvân'ları vardır.
ESERLERi
Çengnâme ve Tezkiretü'l-Evliyâ adlı kitaplarıyla ün yaptı. Türkçe ve Farsça Dîvân'ları vardır.
Borçka, 1871 - Tokat, 23 Şubat 1914
Borçka’nın Maçahel (şimdiki adı Camili) köyünde doğdu. ilk öğrenimiyle birlikte mantık bilimleri okudu. Daha sonra istanbul’a giderek Fatih Ders-i Ammlarından Batumlu Osman Zühtü Efendinin yanında eğitim görerek icazet aldı. Daha sonra Mekteb-i Nüvvabtan da (Kadı Okulu) mezun olarak Sınıf-ı Salisten (3. Sınıf) şehadetname aldı.
1908-1910 yılları arasında Terme Kazası Niyabetinde (kadılık) bulunduktan sonra bir süre Borçka’da kaldı. 28 Haziran 1911’de Sinop Kadılığına atandı. Ancak aynı dönemde başka bir kadının da buraya atanmış olması nedeniyle 25 Ağustos 1911’de Şarkikarahisar Kadılığına atandı.
Daha sonra Tokat Kadılığında görev yapan Abdullah Azmi Efendi, Tokat’ta öldü ve orada toprağa verildi.
Borçka’nın Maçahel (şimdiki adı Camili) köyünde doğdu. ilk öğrenimiyle birlikte mantık bilimleri okudu. Daha sonra istanbul’a giderek Fatih Ders-i Ammlarından Batumlu Osman Zühtü Efendinin yanında eğitim görerek icazet aldı. Daha sonra Mekteb-i Nüvvabtan da (Kadı Okulu) mezun olarak Sınıf-ı Salisten (3. Sınıf) şehadetname aldı.
1908-1910 yılları arasında Terme Kazası Niyabetinde (kadılık) bulunduktan sonra bir süre Borçka’da kaldı. 28 Haziran 1911’de Sinop Kadılığına atandı. Ancak aynı dönemde başka bir kadının da buraya atanmış olması nedeniyle 25 Ağustos 1911’de Şarkikarahisar Kadılığına atandı.
Daha sonra Tokat Kadılığında görev yapan Abdullah Azmi Efendi, Tokat’ta öldü ve orada toprağa verildi.
Osmanlı sultanlarının dördüncüsü.
Saltanatı: 1389-1402
Babası:Murad-ı Hüdavendigar- Annesi: Gülçiçek Hatun
Doğumu: 1360 Vefatı: 1403
Sultan Murad-ı Hüdavendigar'ın oğlu olup, 1360 yılında Gülçiçek Hatun'dan doğdu. Küçük yaştan itibaren zamanın seçkin alimlerinden ilim öğrendi. Değerli kumandanlardan askerlik, sevk ve idare derslerini gördü. 1381 yılında devlet idaresinde yetişmesi için Kütahya'ya vali tayin edildi. 1389'da haçlı ordusu ile yapılan Birinci Kosova savaşına katılarak büyük kahramanlık gösterdi. Babası Sultan Murat, bu savaş sonunda bir Sırplı tarafından şehit edilince, devlet ileri gelenlerinin müşterek kararı ile Osmanlı tahtına geçti.
ilk olarak Sırbistan işlerini yoluna koyan Yıldırım Bayezid bu sırada kendisine karşı ittifak eden Anadolu Beylikleri üzerine yürüdü. Süratle hareket ederek Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyenoğulları, Menteşe ve Hamidoğulları beyliklerini ortadan kaldırdı (1390). Karamanoğulları beyliğini itaat altına aldı (1391). 1391'de istanbul'u muhasara etti ve yedi aylık bir kuşatmadan sonra şehirde bir Türk mahallesi kurulması, bir cami yapılması ve yıllık verginin artırılması şartıyla anlaşma yaptı. 1392'de Kastamonu üzerine yürüyerek, Candaroğlu topraklarını ele geçirdi. 1394'te Selanik ve Yenişehir'i (Mora) alan Osmanlı orduları, Teselya ve Arnavutluk'a kadar ilerlediler.
Yıldırım Bayezid'in 1395'te istanbul'u ikinci defa muhasarası yeni bir haçlı ordusunun hareketine yol açtı. Bütün Avrupa milletlerinden meydana gelen haçlılar, Osmanlılara ait Niğbolu kalesini kuşatmışlardı. Adına yaraşır bir süratle gelen Sultan Bayezid haçlıları Niğbolu kalesi önünde ağır bir bozguna uğrattı (25 Eylül 1396). Esir edilen ve fidye karşılığı serbest bırakıldıktan sonra padişaha karşı bir daha savaşmamaya yemin eden Avrupalı asilzadeler ve şövalyelere Yıldırım Bayezid Han şöyle diyordu:
"Ettiğiniz yeminleri size iade ediyorum. Gidiniz, yeniden ordular toplayınız ve bizim üzerimize geliniz. Bana bir kere daha zafer kazanmak imkanı sağlamış olursunuz. Zira ben, Allahü tealanın dinini yaymak ve O'nun rızasına kavuşmak için dünyaya gelmişim."
Niğbolu zaferinden sonra Osmanlı akıncıları Macaristan içlerine kadar girerek pek çok ganimetlerle döndüler. 1397'de istanbul'u üçüncü defa kuşatan Bayezid, Bizans'ın denizle bağlantısını kesmek için Anadolu Hisarı'nı inşa ettirdi.
Yıldırım Bayezid'in 1398'de Karaman ve 1399'da Dulkadirli topraklarına girmesinden sonra topraklarını kaybeden Anadolu beyleri bu sırada Hindistan seferinden dönen Timur'a sığınarak, onu Osmanlı sultanına karşı kışkırttılar. Bu arada Timur'dan kaçan Karakoyunlu ve Cezayir beyleri de Yıldırım Bayezid'i Timur'a karşı tahrik ediyorlardı. Bu tahrikler ve Timur'un Osmanlılara ait Sivas'ı alması neticesinde iki büyük Türk hakanını Ankara'da karşı karşıya getirdi. Çubuk ovasında yapılan ve çok şiddetli geçen muharebe sonunda Osmanlı ordusu, mağlubiyete uğrarken, Yıldırım Bayezid de esir düştü (28 Temmuz 1402). Esaret zilletini çekemeyen Yıldırım Bayezid Han yedi ay sonra kederinden ve nefes darlığından kırk dört yaşında vefat etti (1403). Timur Han ölüm haberini alınca: "Yazık oldu, büyük bir mücahidi kaybettik." demekten kendini alamadı.
Sultan Yıldırım Bayezid, çevik, atılgan, cesur, zamanın hadiselerini kavramış iyi bir kumandandı. Ani olaylar karşısında soğukkanlılığını muhafaza ederek karar verir ve ordusunu süratle istediği yere sevk ederdi. Adaleti çok meşhurdu. Alimlerin sohbetinde bulunur, onların Allahü tealanın emir ve yasaklarını bildiren sözlerini gönülden kabul ederdi. Evliyaya çok hürmette bulunurdu. Osmanlı topraklarının her tarafında cami, mescit, darüşşifa, medrese, imaret ve misafirhaneler yaptırdı. Ayrıca bütün bu imarethaneler için geniş vakıflar kurdurdu. Bursa'daki Ulucami yaptığı en önemli eseridir.
Cemaate Gitmeyen...
Yıldırım Bayezid Han'ın bir mahkemede şahitlik etmesi gerekiyordu. Padişah mahkemeye geldi ve herkes gibi o da ellerini önünde bağlayarak ayakta bekledi. Devrin Bursa kadısı Molla Şemsüddin Feranî, dik dik Padişah'ı süzdükten sonra şu hükmü verdi: "Senin şahitliğin geçersizdir. Zira, sen namazlarını cemaatle kılmıyorsun. Elinde imkan bulunduğu halde namazlarını cemaatle kılmayan biri, yalancı şahitlik edebilir demektir." Bu yüzden itham karşısında herkes Yıldırım Bayezid'in hiddetlenmesini bekliyordu. Fakat o boynunu büküp mahkemeyi terk etti. Bu olaydan sonra sarayın yanıbaşına bir cami yaptırdı. Namazlarını cemaatle kılmaya başladı.
Saltanatı: 1389-1402
Babası:Murad-ı Hüdavendigar- Annesi: Gülçiçek Hatun
Doğumu: 1360 Vefatı: 1403
Sultan Murad-ı Hüdavendigar'ın oğlu olup, 1360 yılında Gülçiçek Hatun'dan doğdu. Küçük yaştan itibaren zamanın seçkin alimlerinden ilim öğrendi. Değerli kumandanlardan askerlik, sevk ve idare derslerini gördü. 1381 yılında devlet idaresinde yetişmesi için Kütahya'ya vali tayin edildi. 1389'da haçlı ordusu ile yapılan Birinci Kosova savaşına katılarak büyük kahramanlık gösterdi. Babası Sultan Murat, bu savaş sonunda bir Sırplı tarafından şehit edilince, devlet ileri gelenlerinin müşterek kararı ile Osmanlı tahtına geçti.
ilk olarak Sırbistan işlerini yoluna koyan Yıldırım Bayezid bu sırada kendisine karşı ittifak eden Anadolu Beylikleri üzerine yürüdü. Süratle hareket ederek Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyenoğulları, Menteşe ve Hamidoğulları beyliklerini ortadan kaldırdı (1390). Karamanoğulları beyliğini itaat altına aldı (1391). 1391'de istanbul'u muhasara etti ve yedi aylık bir kuşatmadan sonra şehirde bir Türk mahallesi kurulması, bir cami yapılması ve yıllık verginin artırılması şartıyla anlaşma yaptı. 1392'de Kastamonu üzerine yürüyerek, Candaroğlu topraklarını ele geçirdi. 1394'te Selanik ve Yenişehir'i (Mora) alan Osmanlı orduları, Teselya ve Arnavutluk'a kadar ilerlediler.
Yıldırım Bayezid'in 1395'te istanbul'u ikinci defa muhasarası yeni bir haçlı ordusunun hareketine yol açtı. Bütün Avrupa milletlerinden meydana gelen haçlılar, Osmanlılara ait Niğbolu kalesini kuşatmışlardı. Adına yaraşır bir süratle gelen Sultan Bayezid haçlıları Niğbolu kalesi önünde ağır bir bozguna uğrattı (25 Eylül 1396). Esir edilen ve fidye karşılığı serbest bırakıldıktan sonra padişaha karşı bir daha savaşmamaya yemin eden Avrupalı asilzadeler ve şövalyelere Yıldırım Bayezid Han şöyle diyordu:
"Ettiğiniz yeminleri size iade ediyorum. Gidiniz, yeniden ordular toplayınız ve bizim üzerimize geliniz. Bana bir kere daha zafer kazanmak imkanı sağlamış olursunuz. Zira ben, Allahü tealanın dinini yaymak ve O'nun rızasına kavuşmak için dünyaya gelmişim."
Niğbolu zaferinden sonra Osmanlı akıncıları Macaristan içlerine kadar girerek pek çok ganimetlerle döndüler. 1397'de istanbul'u üçüncü defa kuşatan Bayezid, Bizans'ın denizle bağlantısını kesmek için Anadolu Hisarı'nı inşa ettirdi.
Yıldırım Bayezid'in 1398'de Karaman ve 1399'da Dulkadirli topraklarına girmesinden sonra topraklarını kaybeden Anadolu beyleri bu sırada Hindistan seferinden dönen Timur'a sığınarak, onu Osmanlı sultanına karşı kışkırttılar. Bu arada Timur'dan kaçan Karakoyunlu ve Cezayir beyleri de Yıldırım Bayezid'i Timur'a karşı tahrik ediyorlardı. Bu tahrikler ve Timur'un Osmanlılara ait Sivas'ı alması neticesinde iki büyük Türk hakanını Ankara'da karşı karşıya getirdi. Çubuk ovasında yapılan ve çok şiddetli geçen muharebe sonunda Osmanlı ordusu, mağlubiyete uğrarken, Yıldırım Bayezid de esir düştü (28 Temmuz 1402). Esaret zilletini çekemeyen Yıldırım Bayezid Han yedi ay sonra kederinden ve nefes darlığından kırk dört yaşında vefat etti (1403). Timur Han ölüm haberini alınca: "Yazık oldu, büyük bir mücahidi kaybettik." demekten kendini alamadı.
Sultan Yıldırım Bayezid, çevik, atılgan, cesur, zamanın hadiselerini kavramış iyi bir kumandandı. Ani olaylar karşısında soğukkanlılığını muhafaza ederek karar verir ve ordusunu süratle istediği yere sevk ederdi. Adaleti çok meşhurdu. Alimlerin sohbetinde bulunur, onların Allahü tealanın emir ve yasaklarını bildiren sözlerini gönülden kabul ederdi. Evliyaya çok hürmette bulunurdu. Osmanlı topraklarının her tarafında cami, mescit, darüşşifa, medrese, imaret ve misafirhaneler yaptırdı. Ayrıca bütün bu imarethaneler için geniş vakıflar kurdurdu. Bursa'daki Ulucami yaptığı en önemli eseridir.
Cemaate Gitmeyen...
Yıldırım Bayezid Han'ın bir mahkemede şahitlik etmesi gerekiyordu. Padişah mahkemeye geldi ve herkes gibi o da ellerini önünde bağlayarak ayakta bekledi. Devrin Bursa kadısı Molla Şemsüddin Feranî, dik dik Padişah'ı süzdükten sonra şu hükmü verdi: "Senin şahitliğin geçersizdir. Zira, sen namazlarını cemaatle kılmıyorsun. Elinde imkan bulunduğu halde namazlarını cemaatle kılmayan biri, yalancı şahitlik edebilir demektir." Bu yüzden itham karşısında herkes Yıldırım Bayezid'in hiddetlenmesini bekliyordu. Fakat o boynunu büküp mahkemeyi terk etti. Bu olaydan sonra sarayın yanıbaşına bir cami yaptırdı. Namazlarını cemaatle kılmaya başladı.